Trumbo..

Evet hemen söylüyorum: çok beğendim nokta.
Oyunculuk süper, kurgu çok iyi, konu zaten kalbe oturucu. Film de süper olmuş. Her daim, her yerde haksızlıkların hep olduğunun acı bir öyküsü, hem de gerçek bir öyküsü.
Adam gerçekten çok takdire şayan bir hayat sürmüş. Öyle ki ben ders çalışırken bile üst üste ödev yapamaz idim, makale yazarken bile birini bitirdiğimde kafamı boşaltmadan, belli bir süre yazmaya ara vermeden bir diğerine geçemezken; adam nasıl aynı anda, arka arkaya hem de bazıları Oscar'lık senaryoları yazmış; nasıl hiç odasından çıkmadan, hiçbir sosyallik yaşamadan yaratıcılığını, hayal gücünü kaybetmeden yazabilmiş hayran kaldım. Ağzım açık kaldı. Film de acayip akıcı, sürekliliği olan, gerçekçi bir kurguya sahip olunca ben de kendimi kaybettim, adama nazar değdircem diye korkup maşallah maşallah derken yakaladım kendimi :) o kadar diyim :)
Ah dünya, ah sistem.. ne diyim ben sana.
Neyse ki sinema denen bir mefhum var da belki adını hiç bilmediğimiz, ki ben eskileri bilmesem de naçizane çağcıl bir sinefil olarak (kendi çapımda) utanarak fark ettim ki Trumbo adını duymamıştım. O yüzden bu vesileyle öğrenmiş olmaktan dolayı çok mutlu oldum. Ve adam adına böyle bir filmin yapılmış olmasından dolayı da çok sevindim. Helal olsun.
[Aynı geçen sene The Imitation Game sayesinde, bugün artık hayatımızın vazgeçilmezi olmuş olan bilgisayarlarımızın atasının kaşifinin, utanarak Alan Turing olduğunu öğrenmem gibi :( ve daha nice diğer ana karakterleri]
İzleyin a dostlar, izleyin izlettirin. Tarihin hep tekerrürden ibaret olduğunu, doğruluğun nelere kadir olduğunu bir kez daha görün..